Tanıklı Resüsitasyon

Literatürde “Family Witnessed Resuscitation” olarak geçen tanım; özetle kardiyopulmoner resüsitasyon uygulamaları sırasında bir hasta yakınının uygulamaları izlemesine izin verilmesidir. Tanıklı resüsitasyon hasta ile birlikte hasta yakınını da uygulamanın bir parçası kabul ederek; hasta yakınlarının yapılan müdahaleyi anlaması ve sağlık çalışanları ile aynı tarafta olduğunu kabul ettirmesi açısından önemlidir.
Acil servislerde kardiyopulmoner resüsitasyon uygulamaları sırasında hasta yakınlarını ortamdan uzaklaştırmak geleneksel bir uygulamadır. Çalışmalara ilham olan olay 80’li yıllarda ambulansta resüsite edilerek getirilen bir hastanın, refakatçisi olan kişinin resüsitasyon odasından çıkmayı reddetmesi üzerine olmuştur. Bu ve buna benzer örneklerin çoğalması üzerine dönemin din adamlarının görüşü de alınarak tanıklı resüsitasyonu profesyonel olarak uygulama fikri ortaya atılmıştır.
Konuyla ilgili ilk çalışma 1982 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde başlamış, Doyle ve arkadaşları tarafından Foote Hastanesi’nde uygulanmıştır. 1987 yılında Annals of Emergency Medicine dergisinde uygulamanın detayları yayınlanmış ve bu konsept 80’li yılların sonunda tartışmaya açılmıştır. Günümüzde konu hakkında artan ilgi sayesinde kitlesi geniş ve metodolojisi güçlü yayınlar çoğalmaktadır.
Dünyada sağlık profesyonellerinin büyük çoğunluğu tanıklı resüsitasyon uygulamalarına karşı çıkma sebeplerini şu şekilde sıralamıştır:
- Uygulamayı yapan ekipte artan stres faktörü (ihtimalden duyduğu rahatsızlık indirekt müdahale olarak yorumlanmaktadır.) (Çelik ve arkadaşlarının araştırmasında özellikle uzman doktorların tanıklı resüsitasyon sırasında anksiyete skorlarının daha fazla olduğunu, bu durumun daha fazla sorumluluk hissetmeleri ile ilgili olabileceği bildirilmiştir.)
- Uygulamaları izleyen hasta yakınlarında oluşacak stres ve psikolojik travma
- EX kararı sonrası hasta yakınlarındaki duygusal tepkimeler, resüsitasyonun bitirilmemesi üzerine baskı yapılması
- Sözel ve fiziksel şiddet
- Uygulamalar sırasında tıbbi kararları etkileme ve yönlendirme
- Uzman olmayan kişinin eleştirileri, uygulamaları yanlış yorumlaması ve sorgulamaları
Salvatore ve arkadaşları tarafından yapılan çalışma ile 10 ayrı makalenin özetinde, uygulanan tanıklı resüsitasyonun kişilerde anksiyete, travma sonrası stres bozukluğu ve depresyonunu arttırıp arttırmadığı incelenmiştir. Sonuçlar beklenenin aksine hasta yakınlarında stresin artmadığına, tam tersine kişilerin yas dönemini daha kolay atlattıklarını saptamıştır. Tanıklık eden kişilere bu durumu tekrar tecrübe edip etmeme konusundaki istekleri sorulduğunda ise yine aynı kararı vereceklerini bildirmişlerdir.
Yapılan tez çalışmalarının hiç birinde uygulama sırasında hasta yakınları tarafından tıbbi kararı etkileme, yönlendirme, sözel-fiziksel şiddet veya direkt müdahale saptanmamıştır.
Prof. Dr. Gürkan Ersoy’un İzmir Dokuz Eylül Hastanesi Acil Servisine müracaat eden hasta yakınlarına uyguladığı ankette ”Şu anda hastanıza kardiyopulmoner resüsitasyon yapılıyor olsaydı, yanında bulunmak ister miydiniz?’ sorusuna 427 kişinin %67’si ‘’Evet’’ cevabı vermiştir.
Uzm. Hem. Deniz Çolak tarafında Afyonkarahisar Devlet Hastanesi Acil Servisine başvuran 656 kişiye uygulanan ankette ise katılımcıların %75’i KPR uygulaması sırasında müdahale odasında bulunmak istediğini bildirmiştir.
Amerikan Kalp Derneği(AHA), Avrupa Resüsitasyon Konseyi(ERC) ve Avustralya-Yeni Zelanda Resüsitasyon Konseyi(ANZCOR) tarafından hasta yakınlarının aksi yönde isteği olmaması halinde bu şansın hasta yakınlarına verilmesi tavsiye edilmektedir. Uygulamalar sırasında yaşananları hasta yakınlarına açıklayacak tecrübeli bir ekip üyesi de olmalıdır. ERC önerilerinde tavsiyeye ek olarak kültürel ve sosyal yönlerin de kararın içinde bulunması gerektiğini belirtmektedir.
Tüm bu önerilere rağmen tanıklı resüsitasyon uygulamasının dünyada kabul edilmiş standart bir formatı yoktur. Dünyada uygulamalar serbest olduğu gibi uygulayanlarda kuralları kendileri belirleyebilmektedir.
KPR uygulamalarına hasta açısından sadece tıbbi müdahale olarak bakılırsa, hasta yakınının uygulamalara bir katkısı yoktur fakat ölüm-yaşam çizgisinin bu kadar inceldiği bir başka tıbbi durum da yoktur. Dolayısıyla hasta yakınlarının bu süreçte olanlardan haberdar olması, sürece şahit olması başarısız resüsitasyon sonrasında ölüm olgusunu kabullenmeyi kolaylaştırmaktadır.
Şüphesiz ölümü kabullenmede ve yas tutma şeklinde kültürel farklılıklar vardır. Uygulamaları izleme kararını hasta yakınına bırakmak kişilerin en doğal hakkıdır. Bu konuda asla bir zorlama yoktur. Hasta yakının sevdiği kişi ile son anlarında vedalaşmasını sağlamak, insani ve etik değerler açısından önemsenmelidir. Bugüne kadar yapılan çalışmaların hiçbirinde hasta yakınlarının resüsitasyon yapılırken dışarıya çıkarılması ile ilgili bir madde/şart/öneri yoktur.
Hastane öncesi acil sağlık sisteminde çalışan başta doktor, paramedik, acil tıp teknisyeni olmak üzere; kardiyopulmoner arrest vakalarını çeşitli ortamlarda, kişinin kendi evinde karşılayan ve müdahale eden kişilerdir. Maalesef bu meslek gruplarının sahada tanıklı resüsitasyon uygulamaları hakkındaki görüşlerini alan ve/veya inceleyen bir çalışma henüz yapılmamıştır.
2013 yılında yapılan kapsamlı bir araştırmada ambulans ekipleri tarafından yapılan resüsitasyonlar sırasında bir grup hasta yakını dışarıda beklemiş, diğer grup da içeride kalmıştır. Uzman bir psikolog doksan gün sonra ve bir yıl sonra telefon ile bu kişilerin anksiyete ve post travmatik stres bozukluğu semptomlarını değerlendirmiş ve içeride kalan grupta semptomlar anlamlı derecede daha az bulunmuştur. Ambulans ekiplerinin konuyla ilgili düşünceleri alınmamıştır.
Yazar Yorumu
2014’ten bu yana acil sağlık hizmetlerinde görevli bir paramedik olarak; olay yeri güvenliği ve hasta yakınlarının hastanın durumunu karşılama biçimini gözlemleyerek eğer uygunsa tanıklı resüsitasyonu aktif olarak uyguluyorum ve destekliyorum.
Uygulamanın ilk 10-15 dakikasındaki kaotik uygulamalar ve medikal sıkıntılar ekarte edildikten sonra odadan çıkıp hasta yakınlarına hasta ile ilgili yapılan uygulamalar hakkında anlaşılacak düzeyde bilgi verip eğer istemeleri halinde seçtiğim bir kişinin (birinci derece akrabalar veya uygulamayı gözlemleyip diğer kişilere aktarabilecek yeterlilikte biri) benimle gelip uygulamaları izleyebileceğini iletiyorum. Tercih etmeleri halinde uygulamalar sırasında hasta yakınının ekibi engellemeyecek bir yerde konumlanmasını sağlayarak, kişinin anlayacağı basitlikte hastaya müdahale devam ederken hastaya yapılan uygulamaları ve süreçleri anlatıyorum. Tanık olduğu süre, hasta yakının duygusal tepkilerine göre değişmekle birlikte EX kararı alana(sağlık bakanlığının alanda ex kararı verilemez yazısından önce) kadar tanıklık etmesine müsaade ediyorum.
Buradaki amacım bir kapı arkasında bizi telaşla bekleyen, içeride ne yaptığımızı bilmeden ve görmeden vereceğimiz cevaba olumlu veya olumsuz tepki verecek hasta yakınlarına; yüksek derecede efor ve konsantrasyon gerektiren resüsitasyon çabasını göstermektir. Aksi durumda hastaya içeride ne yapıldığını bilmeyen hasta yakınlarının ölüm haberi alması kişisel görüşüm daha travmatize edicidir. Uygulamayı izleyenlerin geri dönüş bildirimleri bana karşı her zaman olumlu olmuştur. ‘’Gelen ekip elinden geleni yaptı.’’ cümlesini sık duymakta olup; hasta yakınlarının tanık olduğu uygulamalar travma yaşamaktan ziyade bu nihai düşünce ölümü kabullenmeyi kolaylaştırmıştır.
Tanıklı resüsitasyonun faydaları dezavantajlarından kesinlikle daha ağır basmaktadır. Toplumların bilinçli sağlık sektörü kullanıcıları haline gelmesi, beklenti ve talebe paralel olarak dünyanın giderek şeffaflaştığı bir ortamda, biz sağlık profesyonellerinin geleneksel uygulama ve yaklaşımlarını sorgulaması gerekmektedir. Konu artık ülkemizde daha sık gündeme gelmektedir.
Tanıklı resüsitasyon uygulamaları, gelecekte ülkemizde ve dünyada standartlara kavuşmuş haliyle daha önemli bir konuma gelecektir.