Mekanik Resüsitasyon & Mekanik Kompresyon
Çok değil bundan 10 yıl önce ambulanslarımızda ventilator yoktu. Özellikle kırsalda kardiyopulmoner arrest durumunda saatlerce hasta balon valf maske ile solutularak transport sağlanmaya çalışılıyordu. Bunun ne denli zor, uzun süre konsantrasyon gerektiren ve yorucu bir is olduğunu yaşayanlar şüphesiz unutamaz. Sonrasında ne oldu? Portable mekanik ventilatörler girdi hayatımıza. Ne değisti biliyormusunuz, Bence çok şey değisti. Sadece transport sırasında değil olay yerinde de CPR uygulamalarinda 1 kisi kazandik. Büyük olay, büyük kazanç bence. Stresli bir ortam, yoğun konsantrasyon, kusursuz bir makine gibi calismasi gereken işleyişin olması gerektiği bir ortamda 3 kisi ile CPR yönetmek ile, 4 kisi kisi ile CPR yönetmek arasında büyük avantaj farkı olduğu aşikardır.
Konuya dönecek olursak, bence yine büyük bir dönüm noktasındayız ama bu sefer global olarak alevli bir tartışmanın içindeyiz belkide. “Mekanik kompresyon” mu? yoksa “manuel kompresyon” mu? Her görüşün geçerli sebepleri var elbette.
Şahsım adına bu sene kılavuzda bununla ilgili daha kesin bir öneri bekliyordum. Belki de artık mekanik kompresyon cihazlarının 2010 yılındaki “Kapnometre” önerisi seviyesine gelmese bile daha destekleyici bir seviyede bahsedilebileceğini düşüyordum ama olmadı. Son yıllarda ülkemiz dahil bu cihazları temin eden ve kullanan bazı kuruluşlar mevcut ve sürekli artma eğiliminde. Bununla beraber yapılan bilimsel çalışma sayılarıda her geçen gün artış göstermekte. Şu an için oldukça ümit vadedici sonuçlar gelmekle bereber somut adımların atılmasında anladığım kadarı ile hala temkinli yaklaşılmakta.
Şu an piyasada başı çeken 4-5 marka mevcut. Bunlardan en çok göze batanı Lucas2 ve autopulse gibi duruyor. Bununla beraber Animax, Cardiopump, ve X-CPR. Kendi çapımda inceleyebildiğim kadarı ile teoride bir çok faydasından bahsedilmiş, bunlar kısaca;
- 30:2 ve sürekli olarak komprsyonların ayarlanabilmesi,
- Sürekli ve standart kompresyon,
- Kompresyonlara minimum ara ve etkin kompresyon olasılığının çok daha yüksek olması,
- Daha yüksek End-tidal CO2 oranı ve daha fazla arteial basınç,
- Daha yüksek kroner perfüzyon basıncı,
- Daha yüksek cerebral perfüzyon basınçı,
- Yorgunluk etkeninin ortadan kalkması
- Daha az kurtarıcıya ihtiyaç olması
olarak sıralanmış. Tabi bunlara kıyasla dezavantajlarını ve komplikasyonlarını belirten çalışmalarda mevcut.
Bunlarda da daha az sağ kalım oranı, seconder yaralanmalar (karaciğer, dalak rüptürü vb.), Komprsyon cihazlarının kurulumu sırasındaki gecikme, cihazların yer değiştirmesi gibi sıralanıyor.
Manuel CPR uygulaması hakkındaki zorluklar için ise;
-
- Etkin CPR’ ın uygulayıcıya göre değisken olması,
-
- Göğüs duvarının tam gevşetilmemesi,
-
- Kompresyon sırasında yeterli çöktürme işleminin yapılamaması
-
- Yanlış bölgeye bası uygulanması ve yanlış el pozisyonu,
-
- Yorgunluk,
-
- Transport halinde etkin CPR yapılamama sorunu,
- Kesintilerin, özellikle personel değişimleri sırasında daha çok olması, olmak üzere genel olarak belirtilmiş.
Ben olaya biraz 112 gözüyle bakmak istiyorum. “Etkin Kompresyon” mevzu bahis olduğunda olay yeri dışında, transport halinde bu işin kesinlikle olmayacağı tarafındayım. Hareket halinde ve hastanın ambulansa taşınması sırasında hastanın spontan dolaşımı yoksa, zaten biz hükmen 3-0 yenik oluyoruz. Bir de olay yerinde 15-20 dk CPR yapıp 5 kat hastayı sırt tahtasından indirip tekrar CPR başladığımızda bu olayın etkin bir CPR olduğuna beni hiç kimse İNANDIRAMAZ. (ki bu işlemin kesinlikle yapılmaması taraftarıyım.) Bu açıdan mekanik kompresyon cihazlarının olay yeri dışında mobil halde iken, her hâlükârda manuel kompresyonlardan faydalı olacağını düşünüyorum. Bu nedenle hastane öncesi, çoğu anstabil ve uygun olmayan durumlarda mekanik kompresyon cihazlarına bir şans verilmesini ve ülkemiz şartlarında bu ekipmanlarla ilgili bir çalışma yapılmasını umutla bekliyorum.
Lucas 2 CPR örneği;
https://www.youtube.com/watch?v=ox9XA_KzUF0
Autopulse CPR örneği;
https://www.youtube.com/watch?v=JT7MMlirZ7U