Farklı Bakış: Defibrilasyon ve Erken Şarj
Bu gün FOAM/FOAMed sitelerinde dolaşırken bir yazı oldukça dikkatimi çekti. Okudum, okudum, bir daha okudum… Ve bu görüş gerçekten çok hoşuma gitti.
Bahse konu olan yazı Kentucky üniversitesi acil tıp anabilim dalında “Sam Ghali” tarafından kaleme alınmış. . Bir FOEM bloğu olan “http://rebelem.com/” com adresinde yayınlandı. Kısaca sizlere de bunu yazıyı dilim döndükçe sizlere özetlemek istiyorum. (Bu yazı tam bir tercüme değil sadece konunun özünün aktarılmasıdır. makalenin orjinaline buradan ulaşabilirsiniz.)
Bilindiği üzere 2015 güncel kılavuzlarda dahil olmak üzere kardiyak kompresyonlara çok fazla önem veriyor ve üzerinde duruyor. Özellikle 2010 ve 2015 kılavuzlarında “etkin kompresyon” kavramı ve etkin kompresyonu uygulayıcılara benimsetme konusunda çok titiz davranılıyor. Etkin kompresyonları sağlayabilmek için kardiyak kompresyonlara minimum ara vermek gerekmekte. Ancak ritm değerlendirme, defibrilatörü şarj etme, kardiyak kompresyon uygulama ve defibrilasyon döngüsünde çok fazla zaman kaybedilebilmekte. Standart klavuzlarda kardiyak kompresyon periyodundan sonra ritm değerlendirme yapılması ve hastada defibrile edilebilir ritm (VF/Nabızsız VF) varlığında defibrilasyon uygulanması gerekmektedir. Bu uygulama esnasında defibrilatör şarj edilinceye kadar diğer kurtarıcı/uygulayıcının kardiyak kompresyonlara devam etmesi, şarj işlemi tamamlandığında hastanın defibrile edilmesi önerilmekte.
İşte Sam Ghali, bu kısmın “etkin kardiyak kompresyon ve etkin CPR” kavramı ile bağdaşmadığını düşünüyor. Aşağıdaki resimde de açıklandığı gibi bu uygulamada kompresyonlara 2 defa ara verilmek zorunda kalındığını belirtiyor. 1. duraklama ritm kontrolü sırasında, 2. duraklama defibrilasyon sırasında gerçekleşiyor.
Bu durumda şöyle bir öneri getiriyor. Defibrilatörlerin şarj tutma süresini 1 dakika gibi bir süreye ayarlanmalı. Ritm Kontrolüne yakın bir zamanda ( mesela ritm kontrolünden 30 sn önce) defibrilatör şarj edilmeli. Ritm kontrolü esnasında olası bir defibrile edilebilir ritm ile karşılaşılması durumunda 2. bir duraklamaya gerek duyulmaksızın hasta defibrile edilebilir. Bu uygulama ile duraklamaların daha da azalttılabileceği önerisinde bulunuyor.
Tabi bu konuda kaygıları da mevcut. Bu konudaki en önemli kaygısı defibrilasyon güvenliği ve uygunsuz şoklar. Ancak bu konu ile ilgili bir çalışmanın sonuçlarını da yayınlamış. 2010 yılında yayınlanan bu çalışmaya göre, Edelson ve ark. 3 yıllık defibrilasyon verilerini toplamış. 244 kardiyak arrest vakasında 680 şarj analiz edilmiş ve yanlışıkla defibrilasyon ve defibrilasyon güvenliği konusunda hiçbir fark bulamamışlar.
Son olarak Sam Ghali bu uygulamanın CPR sırasında duraklamaları en aza indirebileceğini ve kardiyak kompresyonlar sırasında defibrilatörün şarj olmasını makul olduğunu savunuyor.
Şöyle baktığımda yazının başında da söylediğim gibi kesinlikle göz önünde bulundurulmalı. Belki ileride klavuzlarda bu şekilde yer bulabilir.