Hipovolemi
Vücutta oluşan her türlü volüm kaybı ile gelişen yetersiz volüm durumu hipovolemi olarak adlandırılır. Bu volüm kaybını sadece kan kaybı olarak değerlendirmek yanlıştır. Hipovolemi, vücutta oluşan eksternal ve internal kanamalara bağlı kan kaybı, ektrasellüler sıvı kaybı (Örn: geniş yanıklara bağlı), kusma ve dehitratasyon gibi nedenlerle oluşabilir. Sıvı kaybının hem direkt etkileri hem de bunlara ilişkili yoğun eloktrolit kaybı ile gelişen elektrolit bozuklarıyla beraber hipovolemi ciddi boyutlarda sorun teşkil etmektedir.
Hipovolemi durumlarında oluşan, düşük volüm nedeniyle dokulara yeterli miktarda oksijen ve besin maddesi taşınanaması durumunda dokularda görülen perfüzyon bozukluğuna bağlı olarak ortaya çıkan metabolik sendroma ise hipovolemik şok adı verilir. Her iki durum da, kardiyak arrest olgularında hem kardiyak arrestin direkt nedeni hemde müdahalenin başarısını etkileyen en önemli durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle kan kaybı ile gelişen hemoglobin kaybı dokulara oksijenin iletiminde önemli bir sorun teşkil etmektedir.
Kardiyak arrest olgularında iyi öykü alınıp kardiyak arrestin nedeninin belirlenmesi CPR‘ın başarısına direk etki eden nedenlerdendir. Öyküde, travma varlığı, hastalık geçmişi, son bir haftada hastanın herhangi bir şikayetinin olup olmadığı sorgulanmalı, iyi bir fizik muayene ile birleştirilerek olası nedenler saptanmaya çalışılmalıdır. Özellikle hipovolemi konusunda eksternal kanamaların dışında internal kanamalar da göz ardı edilmemelidir. Eksternal kanamalar var ise mutlaka kanama durdurma yöntemleri ile bu kanamalar kontrol altına alınmalıdır. Ayrıca anatomik açıklıklar (rectum, vajina, oral açıklıklar ), mutlaka kanama yönünden değerlendirilmelidir. Bu bilgiler ışığında hastanın altta yatan nedeni tespit edilerek tedavi başarısı arttırılabilir.
Genel olarak hipovolemik şok gelişen hastalarda, huzursuzluk ajitasyon, terleme, soluk cilt, hipotansiyon, taşikardi, idrar çıkışında azalma, nabız dolgunluğunda azalma, kooperasyon bozukluğu ve arkasından gelişen bilinç bozuklukları gelişebilir. Hastanın yakın çevresine ulaşılabildiği durumlarda hastada bu ve buna benzer şikayetlerin olup olmadığı mutlaka sorgulanmalıdır.
Hipovolemik şok varlığında sistolik kan basıncının 90 mm/Hg’ nın altında olması önemli bir bulgudur. Ancak sistılik kan basıncının bu seviyenin altına inmesi geç dönem şok bulgusudur. Bu nedenle kalp atım hızı / Sistolik kan basıncı oranının 0.8’ in üstünde olması, özellikle bu değerin 1’in üzerinde olması durumunda şok akla gelmelidir.
Eğer hastada hipovolemi varlığı mevcut ise mutlaka kaybedilen volümün uygun sıvılarla replasmanı yapılarak dolaşımdaki yeterli volüm sağlanmalıdır. Unutmamak gerekir ki kalp görevini ne kadar iyi yaparsa yapsın, eğer damar içinde bir volüm kaybı var ve bu volüm kaybı yerine konulamıyorsa bir süre sonra kardiyak arrest gelişecektir. Bu nedenle hipovolemik bir durum ile karşı karşıya isek, kaybedilen bu volum mutlaka yerine konulmalıdır. Kardiyak arrest durumlarında hipovolemi varlığında kristaloid sıvılar tercih edilmelidir. İlk olarak %0,9 NaCl (Serum Fizyolojik), alternatif olarak Ringer Laktat solüsyonu tercih edilmelidir. 2 litre %0,09 NaCl veya Ringer Laktat solüsyonu 15-20 dakika içerisinde hızlıca gönderilmelidir. (Mutlaka çift IV/IO erişim sağlanmalı, IV erişimde kullanılan IV kanül genişliği mümkünse 14G veya 16G olmalıdır.)